Olası 'büyük İstanbul depremi' için hangi uzman ne diyor?
Türkiye, Kahramanmaraş'taki 7.7 ve 7.5'lik depremlerin yaralarını sarmaya çalışırken, uzmanlardan da olası deprem risklerine yönelik faklı yorumlar gündeme getiriliyor. İstanbul'u etkilemesi beklenen büyük Marmara depremine karşı birçok farklı tez ileri sürülürken, uzmanlar arasındaki fikir ayrılıkları zaman zaman tartışmalara dönüyor.
Kahramanmaraş’ta meydana gelen iki büyük depremin ardından deprem uzmanları arasında kavga başladı. Prof. Dr. Celal Şengör ile Prof. Dr. Ahmet Ercan arasında çıkan İstanbul depremi tartışmasında, Ercan, “Celal genellikle büyük deprem taraftarıdır. Celal, böyle halüsinasyonlar görür deprem üzerine. Sürekli olarak uçlarda durur” diye konuştu.
Prof. Dr. Naci Görür’ün son Hatay depreminin ardından Adana’yı işaret etmesi üzerine Prof. Dr. Cenk Yaltırak, Adana’da deprem olacağını söyleyenlerin bilimsel konuşmadığını ifade ederek, “Sürekli deprem olan bir bölgede aynı şeyi defalarca söyleyip birinin tutması bilim olmuyor” dedi.
Vatandaşlar ise olası büyük yıkım ve can kayıplarına karşı polemik ve tartışmaların yerine ortak aklın devreye alınmasından yana.
Milliyet'in haberine göre, Türkiye’nin önde gelen deprem bilimcilerinin olası Marmara depremine ilişkin tezleri şöyle:
'Süresi 2 dakika'
Prof. Dr. Celal Şengör, Marmara’da en az 7 büyüklüğünde deprem beklediklerini söylerken, “Depremin süresinin iki dakika olabileceğini düşünüyoruz” diyor.
Prof. Dr. Şengör ayrıca, İstanbul’u etkileyecek olası büyük Marmara depreminin şiddeti için “Şiddeti 9’a çıkabilir” derken, “Fay Silivri’den Büyükçekmece’ye kadar kırılırsa korkulacak bir durum olmaz ancak kırılma Gebze açıklarına kadar uzanırsa 7.5 büyüklüğünde deprem üretir” tezini savunuyor.
'7.6’ya çıkabilir'
Prof. Dr. Naci Görür’e göre Marmara Ereğlisi’nden Adalar’a kadar olan 79 kilometrelik fayda enerji birikimi söz konusu.
Prof. Dr. Görür, kırılma ile bu fayda 7.2 büyüklüğünde deprem riski olduğunu dile getirirken, “Depremin süresi 40-60 saniye. Eğer Marmara fay sistemi doğudan batıya bir kerede kırılırsa, depremin büyüklüğü 7.6 olur” görüşünü savunuyor.
Prof. Dr. Görür, ayrıca 1999’dan bu yana 24 yıl geçtiğini ve 30 yıllık periyodun dolmak üzere olduğunun altını da çiziyor.
Prof. Dr. Cenk Yaltırak, Marmara Denizi içinde 240 ile 510 yıl arası kırılmayan dört fay parçası bulunduğunu vurgularken, “Bunlardan en riskli olanı ve kırılmasını öngördüğümüz fay hattı Osmangazi köprüsünün olduğu yerden başlayıp, İmralı Adası kuzeyine uzanan 110 kilometrelik 7.6 büyüklüğüne ulaşma potansiyeli olan doğu Marmara hattı. Bize göre kırılma tarihsel verilere göre 1509’da olduğu gibi doğu Marmara segmenti üzerinde olacak. Bu durumda, Marmara Ereğlisi ile İzmit Körfezi arasındaki alanda, İstanbul, Yalova, Bursa illerinde ağır hasarlar oluşur” diyor.
Prof. Dr. Şerif Barış, Marmara Denizi’nde geçmişte yaşanan depremlerin tamamının 7 ve üzeri büyüklükte olduğunu düşünmediğini dile getirirken, “6.7 veya 6.8’lik depremde kaos, kargaşa, yıkım ve ölümlere sebebiyet verir. Her hafta depremi gündeme getirip, risk yüzde 64 demek doğru bir söylem değil. Sürekli İstanbul’a odaklı konuşulması da üzücü. Güney Marmara’da, Bursa ve Yalova’yı çok ciddi etkileyecek faylar bulunuyor” görüşlerini sıralıyor.
Prof. Dr. Okan Tüysüz, Marmara Denizi içinde 250 yılda bir büyük deprem olduğunu belirterek, “Ölçümler Marmara Denizindeki kuzey Anadolu fayı parçasının yılda ortalama 2 santim kadar hareket ettiğini gösteriyor. Marmara 7 ve daha üzeri bir depreme gebedir. Bu deprem Marmara içerisindeki kuzey Anadolu fayından kaynaklanacaktır. Büyük olasılıkla da Silivri-Adalar arasında bir noktada meydana gelecektir. Bu depremin nerelerde ne kadar etkili olabileceği konusunda da yapılmış çok sayıda çalışma var” diye konuşuyor.
'Tali fay' iddiası
Prof. Dr. Haluk Eyidoğan, Marmara Denizindeki ana fayın genel hareket özelliğinin doğu, batı doğrultulu olmasını dile getirirken, “Ana fay hareket sırasında bazen çevresinde tali (ikincil) faylar oluşturur. İkincil faylar büyük deprem yaratmaz ama 5.7 gibi kuvvetli depremler yaratabilir. Bu ikincil faylar ana faya paralel olacağı gibi çeşitli açılarda konuşlanabilir. İstanbul için büyük deprem riski çok yüksek” tezini gündeme getiriyor.
Prof. Dr. Şükrü Ersoy, “Marmara’da, 7.7 büyüklüğünde deprem meydana gelmesi mümkün” diyen isimlerden. Ersoy, Marmara’da geçmiş tarihte büyük depremler olduğunu sürekli yinelerken, “En büyük deprem de ‘küçük kıyamet’ denilen 1509 depremi. Yıkımları ve ölü sayıları fazla. Dolayısıyla bu deprem bir daha tekrarlanırsa, bu depremin 7.7 büyüklüğünde olacağı düşünülüyor” modelini savunuyor.
Prof. Dr. Şener Üşümezsoy ise en radikal tespitleri dile getiren isimlerden. İstanbul’da önümüzdeki yıllarda 6.5 şiddetinde bir depremin gerçekleşme ihtimalinin yüzde 1-2 civarında olduğunu belirten Prof. Dr. Üşümezsoy’a göre, “Büyük İstanbul depremi fikrini ortaya atan kişinin ABD’li jeofizik uzmanı Ross Stein. Silivri-Yeşilköy arasındaki 50 kilometrelik kırılmayan fay büyük bir deprem üretemeyecek.”
Prof. Dr. Övgün Ahmet Ercan, İstanbul’u etkileyecek büyük depremin 2045’den önce olmayacağını öne sürerken, “Olası İstanbul depreminin 2045 yılından önce olması şaşırtıcı olur” diyor. Ercan, “Geçmişte zamanı belli olan depremler hiçbir zaman belirlenen zamandan önce olmamış. Marmara’da beklenen hiçbir deprem beklenildiği yıldan daha önce olmuyor. Ya tam zamanında oluyor ya da gecikiyor” diye konuşuyor.
Prof. Dr. Sinan Özener, Marmara Denizinde yaşanacak olası büyük depremin ardından tsunami riskinin altını en çok çizen uzmanlardan. Prof. Dr. Özener, tarihsel süreçte 1509’daki depremin 7.4 büyüklüğünde olduğunu dile getirirken, şu tezi savunuyor:
“O tarihte meydana gelen büyük depremde Marmara Denizinde tsunami oluşurken, İstanbul’un kıyı bandında ciddi hasarlar yaşandığını tespit etmiş durumdayız. 1766 depreminde de tsunami dalgaları özellikle Sarayburnu ve Karaköy kıyılarını bile olumsuz etkiledi.”
Prof. Dr. Ziyaddin Çakır, İstanbul’u etkileyen 1912 depreminin bittiği yerden başlayacak yeni bir kırığın doğuya doğru ilerlerken yavaşlayıp durabileceğini öne sürüyor. Prof. Dr. Çakır, “Marmara depreminin beklenenden daha küçük olma ihtimalini artırmaktadır” görüşünü dile getiriyor.