Kızıl Goncalar'ın Birgül'ü Sitare Akbaş, Sibel Arna'ya konuştu: Birgül'ü ben oynamasaydım ortamdan çatlardım, gönlümü dolduramadım, flörtüm bile yok
Gazeteci Sibel Arna'nın youtube programı 'Ne Olursan Ol Rahat Ol'un yeni bölüm konuğu Kızıl Goncalar dizisinde hayat verdiği Birgül karakteri ile büyük beğeni toplayan Sitare Akbaş oldu.
Sibel Arna'ya sevgilisinin olmadığını söyleyen Sitare Akbaş, “Gönlümü doldurmaya hiç fırsatım olmadı. Açık söylüyorum filörtüm bile yok” dedi.
Yakında bir parfüm markası çıkararak ticarete atılacağını müjdeleyen oyuncu kokunun felsefesine inanıyor.
Birgül'ü ben oynamasaydım çatlardım
Sitare Akbaş, şunları söyledi:
“Canlandırdığım karakterleri seçerek oynamaya çalışıyorum çünkü bence kariyerinizi neye hayır dediğiniz belirliyor. Kızıl Goncalar'ın Birgül'üne evet dediğim için çok mutluyum, karakterinin felsefesi bana çok yakın. Onun o dik duruşu, inanılmaz donanımı, başkaldırışı aynı ben. Rol bana geldiğinde biri beni gözetliyor mi acaba diye düşündüm. Herhalde Birgül'ü ben oynamasaydım ortadan çatlardım. Onu çok iyi anlıyorum ve hissediyorum.
Mekanın sahipleri geri döndü
Çalıştığım sektörde büyük bir güzellik baskısı var. Hepimiz bir dönem bu şiddete uğradık, burnumuz yapılı değil diye iş bulamadığımız bir dönem oldu. Ondan sonra herkes dudağını doldurmaya, kaşını kaldırmaya, burnunu yaptırmaya başladı. Ve şimdi çok enteresan birşey oldu Özgü Namal geri döndü. Özgü Namal çok doğal ve her şeyin doğallıkla güzel olduğunu ifade eden çok özel bir ruh. Sonra bütün ihtişamı ile Demet Evgar geri döndü. Estetiksiz, botoksuz pırıl pırıl. Ve Yılmaz Erdoğan geri döndü. Kısacası gergin ciltler, büyük dudaklar, fit vücutların dışında estetiği nerede olduğunu bilen ve gösteren ruhlar geri döndü. Şimdi herkes botoksuz, dolgusuz iyi oyuncu arıyor. Bu üç isme de özellikle teşekkür ediyorum. Mekanın sahipleri geri döndü.
Ben de sırf bu güzellik baskısı yüzünden burnumu yaptırdım ve beni Akasya Durağı'nda Zeyno olarak izleyenler hatırlar benim sorunlu bir burnum yoktu. 26 yaşındaydım acaba burnumdan dolayı mı rol alamıyorum diye düşünüyordum. O dönem bir yönetmenim yaptır dedi. Pişman değilim ama bu şiddete eyvallah dediğim için üzgünüm.
Parfüm markası çıkarıyorum
Ticarete atılmak liseden beri düşündüğüm bir şeydi ama ne yapacağımı tam olarak bilemiyordum. Kokunun hayata kattığı his, anılar parfüm çok felsefik bir yerde benim için. Sektörde bir çeşitlilik yaratacağıma inanıyorum.
Beni konservatuara Erkan Koçak Köstendil hazırladı
Ankara'da güçlü görünmeyenin ezildiği bir mahallede büyüdüm. Bu sebeple haylaz bir çocuktum. Sınıf basan, adam döven türden. Tiyatroyaya da derslerden rahat kaçalım diye başladım. Ama sağolsun tiyatro öğretmenim bana fazla sorumluluk verince, üstüne çıkarttığımız oyun bölge okulları yarışmasında birinci olunca işler değişti. Hemen akabinde bir bir gün televizyonda A'dan Z adlı bir programda Yıldız Kenter ve Haldun Dormen'i izledim. O gün tiyatroya aşık oldum ve ben İstanbul Üniversitesi Devlet Konservatuvarına gideceğim dedim. Sınava girip İstanbul Üniversitesini kazandım. Ailem ve bütün endişeleri ile İstanbul'a taşındık. İkinci sınıfta Akasya Durağı'ndaki “Zeyno” karakteri ile kariyerim başladı. Erkan Koçak Köstendil aile dostumuzdur ve beni konservatuara o hazırlamıştı. Ben üniversitede okurken annem ve babam Erkan'ın bir kısa filminde oynadı. Ve Moskova Film Festivali'nden en iyi yardımcı kadın ve erkek oyuncu ödülünü aldılar.
Türkan Şoray beni aradı ve üzerine Türkan Şoray ödülü aldım
Vaktiyle Cumhuriyet Gazetesine verdiğim bir röportajda Türkan Şoray'ın Türk sinemasının devrimcisi olduğunu anlatmıştım. Hem yazmıştır,hem yönetmiştir. Türk sineması dünya sinemasında bir yere gelsin diye çok bedel ödemiştir. Bu röportajdan sonra o dönemki menejerim dediki Türkan Şoray seninle konuşmak istiyor, elimi ayağım titredi. O dönem her bilmediğim numaraya Türkan Şoray arıyor diye heyecanlanmıştım ve bir gün beklediğim telefon geldi. “Merhaba Sitareciğim ben Türkan Şoray” dedi ve devam etti: “İlk defa güzelliğimi değil de sinemaya katkılarımı anlatan biri oldu, sana çok teşekkür ederim. Bundan sonra Türk sineması size emanetimizdir, siz daha ilerilere götürün inşallah.”
Bu konuşmadan hemen sonra Umut Evirgen'in yönettiği bir film ile Adana Altın Koza film festivalinden Türkan Şoray Umut Veren Genç Kadın Oyuncu ödülünü aldım. Töbe bismillah bana ne oluyor diye şoke oldum. Çekingen bir olduğum için ödül sonrası kendisini arayamadım ama enerjimiz birbirimize dolandı.”